BOYA KARTELASI DİZİMİ - İNCELEME

TURKCOAT / Haziran-Temmuz 2017 / Oya Komar / İnceleme yazısı

İnceleme / öneri yazımın tamamına TURKCOAT dergisi   dijital versiyonundan ulaşabilirsiniz.

SEÇİM KOLAYLIĞI SAĞLAYAN KARTELA RENK SINIFLANDIRMALARI

Dijitalleşme ve müşteri odaklılık üzerine yoğunlaşmayı hedefleyen boya sektörün yardımcı olacağına inandığım pratik yöntemlerden biri de, renkleri, doğru ayrıştırılmış renk ailelerine göre sunmak. Bu öneriler, alternatif renk sayısı nispeten az olan parkelerden, kaplamalardan, yapı malzemelerine kadar her teşhir aracı için de ayrıca bir fikir verecektir düşüncesindeyim.

Seçimde zorlanan tüketiciye yakın bir konumda hizmetlerimi verdiğim için, tüketici cephesinden bir bakışla makaleyi kaleme alıyor olacağım.

Renk seçimi yapmanın birincil koşulu kıyaslamaktır. Eğitimsiz bir göz, orta koyuluktaki ve netlikteki renkleri gayet rahat seçebilir. Orta koyulukta tonlar, ilk bakışta rahatlıkla isimlendirilebilir;  kırmızı, pembeye çalan kırmızı veya turuncuya çalan kırmızı gibi.

Ancak renk açıldıkça, koyulaştıkça veya kırıldıkça, kıyaslanmak üzere numune bir renk mevcut olsa dahi, tonları ayrıştımak zorlaşır: koyu bir bordonun vişne rengine veya kiremit rengine dönüklüğünün tespitinin zorlaşması gibi.

Mevcut durum tespiti

Renk alternatifleri ile sunulan hammadde ve/veya nihai ürünleri, fiziki renk kartelası veya renk teşhir ünitesinde sunmak her ne kadar yeterli görünüyorsa da, küçük satıhların kıyaslanması ile hedefi yakalayan seçimler yapmak tüketici /endüstriyel satınalmacı için  zor.

Renkli ürünlerde kodlama sistemi çoğunlukla rengin koordinatlarını veremeyen bir isim veya numara ile sunuluyor. Renk koordinatını anlaşılır kılan, renk tonunun hangi renk ailesine ait olduğunu, doygunluğunu ifade edebilen sistemlerle etiketleme, elbette ki profesyonel seçicilere anlamlı bir fikir veriyorsa da,  renk okur yazarı olmayan toplumumuzda, bu kodlama da maalesef seçim aşamasında yetersiz kalıyor.

Fiziki karteladan seçim yapmanın haricinde, herhangi bir ürün için renk alternatiflerini dijital ortamda değerlendirmeye, modern hayatın bu kolaylığından faydalanmaya çalışan tüketici, başlıca iki yöntem izliyor: Ya ön araştırmayı dijital platformda yapıyor ve fiziki alışverişinin süresini kısaltıyor ya da direkt olarak dijital platformdan siparişini veriyor.

Ancak duvar boyası veya yapı malzemesi söz konusu olduğunda, deneme imkanı vermeyen satış noktası da, dijital ortam da, seçim sürecini kısaltacak ton dizilimi sunmakta çok başarılı olamıyor. Bu ürünlerde nihai sonuç, ürün ancak büyük satıha uygulandıktan ve çevreleyen diğer malzemelerle etkileşim ortaya çıktıktan sonra belirginleştiği için, ürüne ait renk alternatifleri, örneğin bir giysi veya araba renginden daha da titizlikle sunulmak durumunda.

Sorun 1

Yelpaze kartelaların aksine, renkleri isimlerle sınıflandırmanın gerektiği mecralarda, 4 ana renk ailesi (yeşil, kırmızı, mavi, sarı) altında gruplanan tonlar yeterli kıyas imkanını vermediğinden, firmalar ürün yelpazelerinde renk ailesi sayısını haklı olarak artırıyor: kırmızı ve sarı ailesin arasına turuncu ailesini ekliyor. Bu yöntemin eksikliği ise genelde skalanın iki ucunda yer alan mor ve kırmızı ailelerinin arasındaki tonları yatay bir dizilimde görmezden gelme  zorunluluğu.

Çözüm 1

Bunun çözümü ise ana renk ailelerini 8’e çıkartarak , mora dönük (mavi dokunuşlu) pembe olarak tanımlayabileceğimiz “magenta” ailesini dizilime ana renk ailesi olarak eklemek.

Sorun 2

Renk tayfını izleyerek sunum yapan firmaların tüketiciyi menuniyete yönlendirmekte zorlanmasının kanımca birincil nedeni; nötr renk ve beyazların, ana renk ailelerinden ayrı sınıfta sunuluyor oluşu.

Ürün uygulandığında ortaya çıkabilecek (ve genelde de çıkan) istenmedik sürprizli sonuç, yani nötr olarak isimlendirilen rengin fazla yeşile, fazla pembeye, fazla sarıya çalması durumunda müşteri, kendi seçiminden önce maalesef markayı suçlamaya meyilli.

Tüketicinin, kartelada orijinali ile birebir aynı olan rengin, büyük satıhta farklı algılanacağını bilmek veya daha önce deneyimlemiş olmak zorunluluğunda olmadığını da düşünüyorum.

Örneğin kırmızı dokunuşlu bir bej, kırmızı ailesinde yer almayıp, toprak grubu veya nötr renkler arasında sunulduğunda, hem satışın en büyük kuralı olan “satın alma karar sürecini kısaltma” hedefinin sabote edildiği,  hem de müşteriyi tahmininden farklı bir ton ile başbaşa bırakma potansiyelinin yükseldiği sonucuna varıyorum.

Çözüm 2

Beyaz ve nötr/toprak/bej/gri olarak isimlendirebileceğimiz tonlara ayrı birer kategori açılması yerine, renk sistemlerinde bulundukları renk ailesinin altında teşhir edilerek, tüketicinin subjektif seçimlerinin yanıltıcılık oranı rahatlıkla düşürülebilir.

Böylelikle birbirine komşu iki tondan birinin ana renk kategorisinde, diğerinin toprak/nötr/bej kategorisinde yer almasının ve tüketiciyi çelişkide bırakmasının önü kesilir, zira bu iki komşu rengin hangi başlık altına dahil edileceği de, kartelayı oluşturan departmanın subjektif değerlendirmesinin sonucudur.

Sorun 3

Sektörün üretim ayağından uzak olduğum için, tahmin yürütmem gerekirse, üretim aşamasında kullanılan renk sisteminden, sunum aşamasında uzaklaşılma nedeninin, her departmanın üretimdeki renk bilgisine sahip olmayışı olabileceğini düşünüyorum.

Bir başka neden de rengin formülü ile, nihai ürün renginin matematiksel bağlantısının rahat kurulamıyor oluşu.

Çözüm 3

Temelde evrensel ancak ayrıntılarda evrensel olmayan renk sistemleri söz konusu olduğundan, örneğin gerçek/katışıksız mavi her sistemde birbirinden farklı bir koordinata yerleştirildiğinden, firmanın üretimini üzerine kurguladığı renk sistemine sadık kalmasında fayda vardır. Ancak tüm departmanlarca ve satış nokatalarınca bu sistemin temellerinin algılanması önemlidir.

Sorun 4

  1. a) Dijital kartelalarda renkler ışık ile temsil edilmeye çalışıldığında, benzer sorunlar elbette yine gündemdedir. Monitör farklılıkları ve renk ayarlarından dolayı sorun daha da belirgin bir hal alması normaldir.
  2. b) Dijital duvar renklendirmelerine değinmek gerekirse, nihai sonucu zihninde canlandırmaya öngörüsü yetmeyen nihai tüketici için , kendi renk toleransına dair değerli bir deneme sürüşü mahiyetinde olduğunu savunduğum bu uygulamalar, sadece orta koyulukta ve netlikteki renklerde fayda sağlar.

Bu test sürüşleri, kendisini çevreleyen renklerin yansımasıyla değişmeye çok meyilli olan nötr renklerin (bejler-griler) ve beyaz tonlarının seçiminde, maalesef yanıltma olasılığı çok yüksek uygulamalardır.

Çözüm 4

  1. a) Renk açıldıkça ve kırıldıkça rengin hangi renk ailesinine dahil olduğunu ayrıştırmak, profesyoneller için dahi dijital ortamda zorlaşırken, aynen bir fiziki kartelada olduğu üzere ilgili ana renk ailesine dahil edilmesi sorunu kısmen azaltacaktır.
  2. b) Dijital duvar renklendirmeleri, mevcut mekan malzemelerini tanıyarak ve alıntı yaparak, yansımalara dair gerçeğe yakın tahmin yürüten bir algoritmaya sahip olmalıdır.

Sonuç:

Halihazırda kullanılan renk sistemini aynen kullanmak ve subjektif sınıflandırmalara gitmemek gayet yeterli ve hedefe yöneliktir.

Sisteme paralel gidildiğinde, sunumun süslü kısmı olarak nitelendirebileceğimiz tüketiciye fikir veren trendler, renk kombinasyonları, temalar kolayca sunulabilir. Her ton, koordinatı gereği, farklı ve formülü belli kombinasyonları kaldırır. Bu formüller, aynı zamanda ilgili tona sezgisel meyleden kişilerin renk toleransı ve renk birlikteliği beğenisine hitap eder.  Renk sayısı manuel olarak sisteme dökülmek için adet olarak fazla ise, dijital ortamda birbiri ile uyumlu tonları tespit edebilen matematiksel bir yazılıma rahatlıkla dönüştürülebilir.

Sistem paralelinde sınıflandırmanın satış analizleri, üretim planlamaları ve lojistik konularında da yol gösterici olacağı açıktır. Çok satan renkler,  az satan renkler ve coğrafi dağılımlar, renk isimleri ile değil de koordinatlarla incelendiğinde akla çok yatkın istatistiki bir tablo ortaya çıkar ve  yeni renk çalışmaları ve hedefe yönelik filtrelenmiş satış sunumları için de anlamlı bir zemin oluşturur.