SANAT TERAPİSİ
“Sanat terapisi” kavramına aşina mısınız bilmiyorum. benim yeni tanıştığım bir alan. Bu tabiri duyunca aklıma -belki de renkli kısmı algıda seçiciliğimi tetiklediğinden- yetişkinler için hazırlanan boyama kitapları geldi ise de, boyama kitapları ile yapılan çalışmalara “meşguliyet terapisi” denmesinin daha doğru olduğunu öğrendim. Zihni boşaltmak üzere tığ işi yapmakdan farklı olmadığının ayrımına vardım. :)
Psikoterapist arkadaşım Pınar TOKER, Sanat Terapisini tanımladıktan sonra makalenin sonuna doğru “Beyaz Atlı Prensi Öldür” kitabından alıntıladığı alıştırmalar doğrultusunda, yol göstermek üzere örnek yanıtlar da verdiği her birimizin rahatlıkla yapabileceği “ototerapi” alıştırmalarını paylaşacak.
Pınar’ın ağzından “Ruhun kendini ele verişine dair bu yeni yöntemi” dinliyoruz:
Kapalı kapılar ardında ruhun en derin yerlerine inebilme becerici ile donanımlı olduğu düşünülen kişilerdir ruh sağlığı uzmanları. Fakat kendi adıma konuşmalıyım. Bir yerlerde bir sorun seziyordum. Henüz mesleğimde yeniydim: Sene 2004… Hem aktif olarak bir eğitim kurumunda çalışıyor. Akşamları da ofisimde psikolojik danışma hizmeti veriyordum ama insanların daha derin duygularına inebilmenin başka bir yolu olmalı diye düşündüğüm zamanlardı.
O yıllar arasında alanımda yüksek lisansa başlamıştım. Tez konumu kendi istediğim gibi hızlı ve derinleri gösterebilen etkili bir terapi tarzı hakkında seçmek istiyordum. Dil eğitimi için gittiğim Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) nin psikoloji bölümünün önünde durdum ve “benim meslek hayatıma yön verecek bilgi içeride!”, dedim kendi kendime. Herşey tam tahmin ettiğim gibi oldu. 2006 yılında “Sanat Terapisi” ile Amerika'da tanıştım. O gün bu gündür tüm terapi seanslarımda ve eğitimlerimde dışavurumcu (expressive therapies) terapilerden sanat terapisini kullanmaktayım.
Dışavurumcu Sanat Terapisi Nedir?
Psikoterapi sürecine girmek konusunda gönüllü olan birinin en temel isteği; ona acı veren durumun ortadan kalkması ve yaşam kalitesini arttırarak üretken bir hayata geçmeyi başarmasıdır. Ruh acısı, tahmin edebileceğiniz tüm acıların üzerindedir. Bu acı belki görmezden gelinebilir. Çünkü somut değildir! Gece yarısı dişiniz ağrısı tutsa nöbetçi doktor aramaya başlarsınız, ama ruhun acısı tam olarak “şurada!”, diyebileceğiniz bir ağrı değilidr. Tam olarak nerenizin ağrıdığını bilemezsiniz. Bir gün fiziksel bir semptom verene kadar ihmal etmeye devam edersiniz. Tikler, deri döküntüleri, mide ve bağırsak problemleri hatta kanser!!! Dışa vuramadığımız dile getiremediğimiz pek çok problemin ruh ve beden bütünlüğünün bozulmasından kaynaklanıyor bence.
Sanat ruhun kendini gösterme yollarından toplumca en onaylanan şekli olması nedeniyle insanlarda engellenme hissi yaratmaması açısında benim için, terapötik anlamda kolaylaştırıcı bir yol oldu. Elbetteki ortaya konan işin - bu bir kolaj, bir duvar resmi, bir maske ya da bir dans-beden ifadesi olabilir- nasıl yorumlanması gerektiği konusunda terapistin gerekli eğitimleri almış ve bu becerileri kazanmış olması gerekir.
Ben bu gün sizlerle “Seanslarımda sanat terapisini nasıl kullanıyorum?”, konuna yoğunlaşmak istiyorum. Bu konuda da Temmuz ayının hemen başında kitapevlerinde yerini alan “Beyaz Atlı Prensi Öldür”, kitabımdan yola çıkarak ilerlemek istiyorum. Beyaz Atlı Prensi Öldür Sanat Terapisi teknikleriyle hazırladığım bir ototerapi kitabı, içinde yer alan tüm sanat terapisi egzersizlerinin amacı ise özellikle kadınları sorunlarının çözümlerini dışarıda aramak yerine kendi içlerinde aramaları ve kurtarılmayı beklemektense harekete geçmeyi ve üretkenliğin mutluluğunu işaret eden bir kişisel gelişim kitabı.Mutlu bir kadın hem halen süren beraberliğinde sevginin gücünü hissetmeye hem de yaşayacağı yepyeni ilişkisini çağırmaya hazırdır artık.
Psikodrama: Beyaz Atlı Prensi Öldür'ün üçüncü egzersizi psikodramadır. Psikodrama ruhsal bir arabuluculuk sağlamak için harika bir yöntem. Sizi engellediğini düşündüğünüz öfke, nefret, pişmanlık gibi pek çok duyguyla konuşup vedalaşmanızı sağlar. Kendini ifade eden duygular artık tamamlanmış olur ve zihin artık onu bir “bitirilmemiş iş”, olarak görmekten vazgeçip sürekli hatırlatmaz. 3. egzersizi grup çalışması olarak da düşünebilirsiniz. Kitap bu çalışmayı tek başınıza yapmanızı amaçlamaktadır. Bu yüzden her duygu ya da olayı temsilen yere bir yastık koymanız ve konuşurken o yastığın olduğu kısma gelip o duygunun gözünden dünyaya bakmanız gerekir. Öfkeyseniz öfke; nefretseniz nefret olarak konuşmalısınız ya da eski sevgilinizi düşünüp durmak sizi engelliyorsa, eski sevgilinizin ağzından konuşmalı ve onu canlandırmalısınız; Bakalım size neler diyecek?
Film Karesi Analizi: Beyaz Atlı Prensi Öldür'ün dördüncü egzersizi olarak yer alan film karesi analizi çalışması için ben de sizlere en sevdiğim ve kitapta da yer verdiğim filmlerden biri olan “Efsane Beşli”, isimli animasyon filminden bir kare seçtim. Sevgili arkadaşım Oya KOMAR bana bülteninde yer vermek istediğini söylediğinde çok sevindim ve bültenin konularından birinin de “Kırmızı Rujlar” olduğunu öğrendim. Sizin için seçtiğim kareyi durdurduğumda ekranın önüne kırmızı rujlarımı dizdim ve bu fotoğrafı çektim. Yazıyı şu an yazmaktayım rujlarım da hala önünde duruyor. Siz de en sevdiğiniz filmin, en sevdiğiniz karesini durdurabilirsiniz. Şimdi kitabın 32. sayfasındaki egzersizi birlikte yapalım.
Bu kareye bayıldım :)
Beyaz Atlı Prensi Öldür 4. Egzersizin ilk sorusundan başlayalım: Bu soruları siz de kendinize sorabilirsiniz. Ben kendi kendime sizler için cevaplayacağım.
1. Bu kare size hangi duyguları hissettiriyor?
Pınar: Bu kare benim için saflık duygusunu hissettiriyor. Çünkü çocukluğumu hatırlattı. Her insan gibi ben de bir zamanlar bir insan yavrusuydum. Geleceğe yönelik hayallerim vardı. Bu hayalleri hatırlamak benim için çok önemli. Çünkü o hayaller saf Pınar'ın hayalleriydi. Gerçektiler, tüm hayatım boyunca gerçekleşmesi için çaba göstermem gereken beni ben yapan ve özümde olan hayallerdi. Saf, öz, dam…aslında merkez: Kişiliğimin merkezi. Aynı zamanda evrensel bir amacı temsil ediyor bu kare bende. Şimdi bir duygu daha yakaladım. Bu kare bende hafiflik duygusu uyandırdı. sanırım bu yüzden seviyorum.
Kitaptaki ikinci soruya geçelim mi?
2. Resimde kaç kişi var? Onlar neler düşünüyorlar? Sözlerin ötesinde size söyledikleri bir şeyler var mı?
Pınar: Bu karede dünya çocukları var. Onlar aslında yaşamış ve yaşamakta olan dünya insanları. Kendilerinden bir hediye veriyorlar. Dişlerini veriyorlar. Diş dökmek değişimin bir parçasıdır. Hepimiz süt dişlerimizi döktük ve büyüdük. Bu çok doğaldı. Bu karede saflığı hatırlatması ve saklaması için tüm dünya çocukları güvenebilecekleri birine kendilerinden bir parça veriyorlar ve şöyle söylüyorlar : “Bizim için bunu sakla! Eğer biz büyüdüğümüzde kim olduğumuzu unutursak bununla bize hatırlat!” Güzel renkli bir peri var bu karede. Sevdiğim renkleri üzerinde taşıyan. O da hafif ve saf…uçabiliyor ve kim olduğunu biliyor. Çocuklar ona güveniyor. Çünkü o kendini renklerde bulmuş biri. Saflığın ortak dilini konuşabiliyorlar.
İkinci soru daha da detaylandırılabilir. Sizleri kendi kendime yaptığım psikanaliz sürecimle sıkmak istemiyor ve diğer soruya geçiyorum.Üçüncü soru daha detayda detay içerikli. Danışanlarımla ben çalışmak istediğim noktaları bu soru ile belirliyorum. Kendim için perinin yardımcılarını seçtim.
3. Resimdeki tüm ayrıntılar dile gelecek olsa -arabalardan ağaçlara, varsa bir pencere ya da bir kuş- size neler söylerdi?
Pınar: Ben perinin yardımcılarını seçtim. Bana şunu söylüyorlar: “Sana kim olduğunu hatırlatacak küçük ayrıntıları görmezden gelme. Bu bazen bir his ya da bir obje olabilir. Bizi görmek istersen her yerdeyiz. Tabi senin de dikkatli bakman gerekiyor. Renkleri gör. Karanlıkta bile görebilirsin bizleri. Uyuduğunda rüyalarındayız. Uyandığında bir boya kaleminin ucundayız. Mavi denizdeyiz. Yeşil yapraktayız. Sadece bize baktığında neyi görmen gerektiğini unutma! Sen neşeli ve eğlenceli birisin. Mutsuz olduğunda bizi hatırla! Sana yardım etmek için mutlaka birimiz senin yanındayızdır. Belki umduğun kadar ihtişamlı olmayabiliriz ,ama oradayız. senin içinde ve merkezindeyiz.”
Son soruya geldik. Tek bir egzersiz bile bakın ne kadar çok bilgi veriyor kendimiz hakkında. Sanat terapisi böyle hızlı ve etkili bir yöntem. Bu yüzden bu yaklaşımı seçtim. Şimdi kendime dördüncü soruyu soruyorum.
4. Bu kareyi neden seçmiş olabilirsiniz? Gerçek hayatınızda bu kareye benzer bir anı hatırlıyor musunuz?
Bu kareyi tercih etmemin sebebi sanırım bir bütünlüğü temsil eden daireyi görmemden kaynaklanıyor. Daire bir kürenin yansımasıdır. Ben de hayatımı bütünleşme yolunda harcamak isteyenlerdenim. İnsanlara yardım işinde çalışmak kolay değil, kendi adıma yapmam gerekenleri yapmalıyım ki; insanlara yardımcı olabileyim. Öncelikle “Ben kimim?”, sorusuyla başlayan arayışı tamamlamalıyım. Bu sorunun cevabını bulduğumda çember tamamlanacak. Bir dönüşüm gerçekleşecek. Hafiflemiş olacağım. Bu yolda endişelerin ya da korkuların beni engellemesine izin veremem. Sorunun cevabını aradığım bir gün- geçmişte bir gün- penceremden dışarı bakıyordum. Pencere kenarında çiçeklerim vardı. Fakat ben kendimi o an o kadar yalnız ve kaybolmuş hissediyordum ki; hiç bir şeyi görebilecek durumda değildim. Sadece pencereden dışarı bakıp içime dönmüş bir şekilde orada oturuyordum. Birden bir şey oldu. İnanılmaz bir şeydi bu. Bir sinek kuşu geldi. Çiçeklerimden birine yaklaştı ve içinden özü alıp gitti. Birden dünyam değişti. Evde bağırmaya başladım. “Sinek kuşu gördüm! Sinek kuşu gördüm!” O an o sinek kuşu sanki bu karedeki küçük yardımcı periler gibiydi. Önce korktum tabi: Hızlı kanatlı bir şey, bana çok yaklaşmıştı. Acayipti. Dikkatli bakınca bir kuş olduğunu uzun ince gagasıyla çiçeklerin özlerini içtiğini, çok güzel renkleri olduğunu, hızla dönen şeylerin onun kanatları olduğu gördüm. Aslında acayip bir şey yoktu. O bir sinek kuşuydu. Mucizevi bir yanı yoktu. Doğada olan ve zaten olması gereken bir canlıydı o da. İşini yaptı ve gitti. Benim için harika olan kısmı ise bana göründüğü an dünyamı tamamen değiştirmeyi başarmasıydı. İçinde bulunduğun sıkıntılı durum sadece bir duyguydu. Sıkıntılı bir duygunun içindeydim. Onu görünce hayatımda hiç bir şey değişmemesine rağmen birden neşe doldum. O günden beri duygularımı değiştirmek için sinek kuşunu düşünürüm. Hala işe yarıyor. Bence o benim sihirli perim. Buna kimin itirazı olabilir ki.
Pınar’ın alışkanlıkları tipik bir ilkbahar’a benziyor, henüz mevsimini belirlemedik. Tahminimi bu yönde kullanma nedenlerimin başında, Pınar ile ilk karşılaştığınızda onu uzun zamandır tanıyormuşsunuz intibasına kapılmanız geliyor :) Hayatımıza yön verirken destek almak adına önemli bir rahatlatıcı unsur diye düşünüyorum.
Beyaz Atlı Prensi Öldür, bilinçaltınıza yapacağınız yolculukta sizler için pek çok bilgi ve egzersizle dolu. Hepsi denenmiş ve sonuçları eğitimlerimde ve seanslarımda yer verdiğim etkili sanat terapisi teknikleri. Bu sayede kendinizi tanıyarak, bilinçaltında yaşayan pek çok karakterinizle iletişime geçebilirsiniz. Belki de bu bilgiler ileri de bir romana ya da bir resme, belki bir film senaryosuna dönüşebilir. Kim bilir? Benim hayalim böyle bir kitap yazabilmekti. Uzun düşünme seanslarımdan birinde bir yandan da çizim yapıyordum. Çok yavaş bir şekilde çiziyordum. Aklımda sadece hangi kalemi kullanmak istediğim vardı. Telefonlarımı kapatmıştım. Bir yandan da aklıma gelenleri masanın üzerine serdiğim kağıda not alıyordum. Ne oldu biliyor musunuz? Kitabımın iç kapağı oldu o çizimim. Demek ki, hayaller gerçekleşiyor. En saf halinizle neyi dilediğinize odaklanın, yeter.
Teşekkürler Pınar! :)