EV-OFİS, NORMAL OFİS GİBİ RENKLENDİRİLİR Mİ? - RÖPORTAJ
TASARIM DERGİSİ/ 10.2014
‘’Bir rengi “NEDEN” seçeceğini bilmek, “HANGİ” rengi seçeceğinizden önemlidir.’’
Konut ve ofis renklendirmeleri arasındaki fark özneden kaynaklanır. Ofislerde, “mekanın” yaratması istenen çağrışım ön planda iken, konutlarda “kişinin” kendisini yansıtması ve rahatlığı önceliklidir. Her iki durumda da ilgili bölümlerin hangi amaca hizmet edeceği değerlendirilir. Bu açıdan bakıldığında süreçler çok benzer görünüyor...
Öte yandan ev-ofis söz konusu olduğunda ise, hangi kategoriye daha yakın olduğu önem kazanmakta; geleni gideni bol bir koçluk ofisi mi, yoksa yalnızca kargo firmasının kapı çaldığı, müşteri ağırlanmayan bir çalışma alanı mı, öncelikle bu soruların cevaplanması gerekiyor. Sakin bir ev-ofis, evin genelinde kullanılan, şahsi beğeniyi destekleyen renk ailesi ile uyumlu tonda olsa da, farklı bir renk kullanılmalıdır diyor çoğu ekol. Bunun nedeni, işyeri-ev ayrımını bilinçaltında ayırmak. Çoğu ev-ofis sahibi kişi, zamanlamada zorluk yaşıyor, iş ve özel hayatını keskin biçimde ayıramıyor. Bu durumda bilinçaltına renklerin farklılığından kaynaklı bir destek gerekiyor.
Aynı zamanda bir diğer konu ise renklerin insanlar üzerindeki etkileri; renklerin yalnızca psikolojik etkisi değil aynı zamanda fizyolojik etkisi de var. En basitinden sıcak renkler metabolizmayı hızlandırırken, soğuk renkler kan akışını yavaşlatarak sükuneti sağlıyor. Fakat mimari renk danışmanlığı bu bilgiyi biraz daha derinlemesine ele alıyor ve ana renkleri, ikincil renkleri nötr saymak suretiyle alt tonlara odaklanıyor. Yani, örneğin kırmızı kullanılması öngörülen bir bölümde sükunet sağlanacaksa, soğuk alt tonlu pembemsi bir kırmızıyı, olması gereken yoğunlukta öneriyor.
Öncelikle renklerin olumlu ve olumsuz çağrışımlarından bahsetmekte yarar var. Her rengin olumlu ve olumsuz çağrışımı mevcut. Elbette, renklerden destek alırken son derece iyi niyetle, olumlu çağrışımını aksettireceğini varsayarak karar veriyoruz fakat, renklerin olumsuz etkilerinden nasıl kaçınacağız sorusuna yanıt verebilmek de oldukça önemli. Bir örnekle açıklamak gerekirse; mekanımıza mavi bir dokunuşta bulunmak istiyoruz diyelim; duvarda, bir bekleme koltuğunda veya bir tabloda. İnternetten, kitaplardan okumuşuz ki mavi; zekayı, iletişimi, güveni, verimliliği, dinginliği temsil ediyor. Tam da sektörümüzü ve firmamızı şemsiyesi altında görmek isteyeceğimiz bir renk. Eğer bu mavi ton, rengin üç boyutu itibarıyla mekandaki diğer renk tonları ile aynı derinliğe, alt tona, netliğe sahip değilse gözü tırmalayacak ve direkt olumsuz çağrışıma yol açacaktır. Yani soğukluk, uzaklık, duygu eksikliği çağrıştıracaktır. Tıpkı bütüne aykırı bir notanın bir müzik eserinin orta yerinde kulağı tırmalaması gibi. Problem sadece “bütüne aykırı olmaktan” kaynaklanıyor aslında.
İkinci olarak; bu mavi ton geçmişte zihnimizde yer etmiş memnuniyet veya memnuniyetsizlik yaratan bir olayla veya önyargıyla bağdaşıyor olabilir, bu da işin psikolojik boyutlarından biri. Büyük ofislerde bu durumdan kaçınmak elbette zor ama küçük ölçekli ofislerde ve ev-ofislerde dikkate alınması gereken bir konu.
Üçüncü olarak ise; hem ofislerin istenilir algısında ve fonksiyonunda, hem de ev-ofis kullanan kişilerde renk toleranslarını değerlendirmek gerekiyor. Renk toleransında kırıklık/netlik ve düşük/yüksek kontrast değerlendirmesi yapmak en önemli aşamalar.
Mimaride ince renk ayarı adeta bir yardımcı oyunculuk gibi. Mimara, iç mimara veya ev-ofis sahibine çözüm ortaklığı sunmak denilebilir bu duruma. Arzulanan mekan ortaya çıkarken denemek-yanılmak ile geçecek süreci kısaltmak, kolaylaştırmak, sonucun yüksek estetiğe sahip olmasını garantilemek, verimliliği ve kalite algısını artırmak olarak özetlenebilir. Değerlendirme, bölümlerin hangi amaca hizmet edeceği ile başlıyor; hareket gerektiren bir bölüm ise, yaratıcılığın bu bölümde ne derece önemli olduğu, ya da bir toplantı mekanındaki gibi mümkün olduğu kadar konuya odaklanıp toplantı süresini azaltmak gereksinimi gibi soruların değerlendirilmesi ilk aşamayı oluşturuyor.
Renk belirlendikten sonra, doğru tona ulaşılmalı. Yola çıkılacak ilk renk sonrası, benzer koordinatlarda renklerle mekanda uyum sağlamak gerekiyor. Duvar boyasından, yapı malzemesinden, mobilyaya kadar bu formüle uymak estetik sonucu garantilemenin bir yolu. Doğru tonu seçmek de oldukça önemli bir mesele; diğer duvarlardan, zeminden, doğadan, mobilyalardan yansıyan renkleri ve doğal-suni ışıkları değerlendirmek, mevcut yapı malzemelerinin dokularını hesaba katmak, yan yana gelen renkleri beynin nasıl algıladığını bilmek; tonların derinlikleri, ısıları ve doygunluklarını kavrayabilmek, ilgili renk paletinde uygun kombinasyon ve kontrast seviyelerini gözetmek, duvar boyası renk bilgisine hakim olmak gerekiyor. Bu bilgiler ışığında küçük renk kartelaları yerine, büyük ebatlı renk örnekleri ile çalışıldığında, yansımalar ve algı daha net değerlendirilebiliyor.