UZMANLIK İÇİN 10.000 SAAT? (1)
Yanıldığını kabul etmenin ve hele ki itiraf edebilmenin erdem olduğunu düşünüyorum bir süredir.
Sadece son iki senedir, nispeten yoğunluğumun hafiflediği yaz aylarında, renkler haricindeki meraklarımı gidermeye fırsat bulabiliyorum.
Bu ilgi alanlarıma yıllarını vermiş ve halen araştırmalarına devam eden kişilerin güncel yazı ve videolarından bilgi edinmek hoşuma gidiyor. İşin uzmanı olduğunu söyleyen sayıca çok. Birbiriyle çelişen yorumlarda bulunan da çok.
Uzman takibimi hangi kritere göre filtreliyorum derseniz,
“Zamanında böyle düşünürdüm, belli ki sorgulamaksızın doğru kabul etmişim. Araştırmalarımda ve mesleki çevremle yaptığım çalışmalarda şu şu nedenlerle şu şu sonuca ulaştık, kitabımın yeni baskısında da bu söylemimi düzeltttim”
diyebilen dürüst adamlar ve kadınlar öncelikli takip ettiklerim. Kazanç kapılarını bu itiraflarla riske atma korkuları yok mu? Elbette vardır.
Araştırmayı sürdürüyor oluşları, yeni idraklerini paylaşmaları ve samimiyetleri güven veriyor bana.
Sorgulamaksızın doğru kabul ettiğim nice şey -mesleki ya da değil- günlerden bir gün kendini sorgulatınca, bir yandan büyük rahatsızlık veriyor, bir yandan da doğru kabul ettiğim şeylerin aksinin doğru olduğu anlamı da çoğunlukla çıkmadığından, eğlenceli şekilde yeni akıl yürütmelere oynak bir zemin sunuyor.
“Doğrusunu bilmediğim şeylerin sayısı artıyor ama eğlenceli kısmı da bu” diye özetlemek uygun düşer sanki.
10.000 SAAT
Mesleğimin ikinci senesinde, bir konuda uzmanlaşmanın 10.000 saatlik pratik gerektirdiğine dair söylemler almış başını gitmişti. (Malcolm Gladwell’in 2008 tarihli Outliers kitabından alıntı imiş)
Sorgulamaksızın doğru kabul etmiş ve nasıl içselleştirmişsem, mesleğimdeki onuncu senemde websiteme aşağıdaki havalı istatistiki bilgiyi eklemiştim.
Tabii ki 2007den bu yana bir kronometre çalıştırıyor değilim. 2016 yazına dek, günlük yaklaşık 12 saatimi* renklere ayırdım. Abartıyor görünmekten çekineceğim için de süreyi aşağıya doğru yuvarladım.
Ocak 2016 verileri. Rengine dokunduklarım, oyuncular, renk danışmanlığı kursiyerlerim ve sunumlarım.
Bu sorgulamaksızın doğru kabul ettiğim 10.000 saat çıtası, meğer öncelikle müzik, spor ve beyin sporları konularına ait bir istatistikmiş. Üstelik de karşıt** görüşlerin yoğunluğu ile, yazar bazı noktalarda geri adım dahi atmış. Neyse bu da hayatımda ikinci bir Mehrabian vakası oldu benim için.
Bu makale yayınlandıktan sonra bir okuyucumdan tereddütlerimi çok da beğendiğim uzmanın ağzından destekleyen şu video geldi :) Edit: 18/03/2018
PRATİK YAPMAK YERİNE?
Görselliğe dair danışmanlıklarda pratiğin yerini tutacak şey ne olabilir diye araştırmaktayken aşağıdaki piramide denk geldim. Bilginin hatırlanma oranı piramidin en alt basamaklarında daha yüksek.
(Benzer bir piramit de Edgar Dale Yaşantı Konisi olarak literatürde yer bulmuş. Farklılıklarını bu makalede önemsemiyorum, zira paylaşamak istediğim konuya benzer şekilde zemin oluşturuyorlar)
Kaynak: National Teaching Laboratories / turguterkaynak.com
Konuya giriş olması üzere:
Sene 1996 olsa gerek.
Yaklaşık 100 çalışanlı işyerimde sadece 2 Macintosh, ve asistanlığı yaptığım şefimin şahsi PowerBook’u var. (bkz. Apple Müzesi)
Şanslıydım. Bilgisayar deneyimimin bir Türkçe ve bir İngilizce CV hazırlamaktan ve oyun oynamaktan ibaret olduğu bir dönemde, tüm gününü toplantılarda ve satışta geçiren şefimin odasında, tek başıma (yani kimseye danışamadan) deneye yanıla, ClarisWorks isimli bir programda firmanın bir sonraki dönemlere dair sayısal projeksiyonlarını tablolara işliyordum.
Aradan sanırım 1 sene kadar geçtikten, sorumluluk alanım değişip genişledikten sonra firmaya belki 10 adet cıvarı PC alındı. Biri de benim çalıştığım bölüme geldi. ClarisWorks’de edindiğim “bu program kimbilir daha nelere muktedir, aklımda bir soru varsa, programı yazanlar elbette bu sorumu da çözecek bir şeyler düşünmüştür, haydi araştırmaya devam” mantığı ile edindiğim zihniyet, Excel’e geçişimi kolaylaştırdı.
Ve yine çok şanslıydım. Ekibime yeni bir arkadaş gelmişti, bilgisayar kullanmayı bilmiyordu ve tez zamanda bilgisayarda teklif hazırlamayı,çıktısını alıp fakslamayı (yaklaşık 1 sene sonra da firmaya internet bağlatılmıştı, ancak faksın pabucu dama atılmamıştı, çünkü müşterilerimizin çoğu halen mail kullanmıyordu) ve excel kullanmayı öğrenmeliydi. Deneyimim onun yanında Everest’e uzanıyordu.
Ekip arkadaşımızı bizlerin bilgisayar kullanım seviyesine yaklaştırırken fark ettim ki;
- Bir süre öncesinde benzerlerini öğrenirken yaşadığım paniğimsiler de, deneye yanıla bulduğum çözümler de tazeliğini koruyor
- Bir şey bilmeyenin seviyesinden, kendi soru işaretlerimi hatırlayarak, bir sistemin nasıl işlemekte olduğunu rahatlıkla aktarabiliyorum.
Bu mecburen üstlenilmiş ancak çok keyif aldığım sürecin ardından, kendi bilgimin de artmış olduğunu fark etmek hayli ilginçti.
2. BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIK TIK.. (Renk ve stil danışmanlığında uzmanlaşmak için piramit basamaklarının kullanımı)
12 saat/gün*
Arkadaşlarım beni yalanlayıp, günlük 18 saatimi renklere ayırdığımı söyleyecektir. Haklıdırlar.. Renkler iş olmaktan çıktı, hayatın bilmecelerini çözecek anahtar yerini aldı. Ve hayat mucizevi bilmecelerle doluyken, kendimi ve ilgi alanlarımı renkten edinilmiş çözüm yolları ile incelemekten o kadar keyif alıyorum ki…
12 saatlere neler sığdı?: Renge dokunan her konuyu okumak, her alanı derinlemesine değilse de fikir sahibi olacak kadar, mesleğimizle bağlantısını keşfedecek kadar araştırmak, seanslar, workshoplar, sektörlere özel sunumlar, sektörlere özel projeler, renk etrafında şahsi projeler, mesleki yabancı platformlarda fikir ve yenilik paylaşımları, eğitimler, görüş bildirdiğim blog yazıları, kitap yazımı, renk sistemleri kıyaslamaları, akademik araştırma takibi ve yanısıra kendi aldığım renk odaklı eğitimler…
10.000 saate karşıt görüşler**
Anders Ericsson - Florida Üniversitesi Psikoloji Bölümü profesörü - kabaca demiş ki, bir yetkinliğe ulaşmanın en akılcı yolu, yetkinliği oluşturan her detayı ayrı ayrı ele alarak pratik yapmaktır. Pratiğe ayırdığın süredense, pratiği nasıl yaptığın daha önemlidir.
Tim Ferriss -The Four-Hour Chef kitabı yazarı -Odaklandığı konu meta-learning. Öğrenme hakkında öğrenme..
Josh Kaufman - The Personal MBA: Master the Art of Business ve The First 20 Hours: How to Learn Anything… Fast!. kitapları yazarı
Ve eminim ismine denk gelmediğim nice kişi vardır